Türkiye’de 30 farklı kadroda çalışan Yılmaz Vural, Muhteşem Lig’deki 13. hafta maçları öncesinde şaşırtan bir olay yaşadı. Milliyet muharriri Attila Gökçe, Yılmaz Vural’ın Ümraniyespor-Alanyaspor maçından evvel yaşadığı değişik olayı bugünkü köşesine taşıdı.
İşte Attila Gökçe’nin yazısı;
Jorge Jesus Fenerbahçe’ye özlediği “şampiyonluk” unvanını kazandırmak için geldi. Dönemin açılışından beri yalnızca Fenerbahçe’ye değil, oyuna ve Üstün Lig’e kattığı olumlu örnekler ismine kendisine hürmet duymalı teşekkür etmeliyiz. Jesus’un Sivasspor maçından sonra yaptığı değerlendirmede dikkat cazip bir ölçü var: “İlk yarıda 5 dakikalık uzatmaya karşın, topun oyunda kaldığı müddet 21 dakika. Maç, fauller yüzünden sık sık durdu. Bu kadar çok faul düdüğü çalınırsa biz ofansif oyunumuzu oynayamayız.”
Bu sözleri çabuk bir kıymetlendirme ile haklı bulabiliriz. Evet haklıdır Jesus… Lakin faul düdüğü çalınmasını değil, faulü bir taktik olarak kullanan tüm futbolcuları eleştirmek için söylemeliydi.
Evet, paylaşılması gereken kıymetli bir gerçek var: Futbolumuzda faul rakibe değil, direkt oyuna karşı yapılıyor. Kronometre süratle dakikaları eritirken oyunun müddeti kısalıyor.
Sadece Jesus değil, hakemler de durumdan şikayetçi. Bir de yatıp uzanmalar, oturup acil yardım işareti yapanlar var. İngilizler buna “Play acting” diyorlar. Teatral futbol. Oyuncunun futbol oynamak (play) ile rol yapmak (acting) etkinliklerini karıştırarak vakit çalması. Bu tabir birebir vakitte ayıp bir davranışı anlatıyor. O nedenle Premier League’de bu türlü düzmece şovlara pek şahit olamıyorsunuz.
Öte yandan oyunun akışını en çok engelleyenler, faul düdükleri çalanlar değil, direkt işi oynamak olan futbolcular…
Son örneklerden biri… Galatasaray-Beşiktaş derbisi sırasında Beşiktaş’ın yapacağı özgür vuruş öncesi baraj kurulurken, yere yatan oyuncular maçı oyalamıştı(!) Üstün Lig’in çabucak tüm maçlarında kornerler dahil duran toplar kullanıldığında kendini yere atanlar da dikkat cazip.
Bir öteki tablo faul sonrası yere yatıp tedavi (!) ile vakit geçirenler. Bu çeşit futbolcular, tedavi için kenara alındıktan çabucak sonra sıçrayıp oyuna dönüyorlar. Kurala ve karşılaşma yönetmeliklerine nazaran hakemin sarı kart gösterme misyonu var. Lakin bu kurala uyulmuyor. Uygulama yok.
Kalecilerin skora nazaran topu oyuna sokma tercihleri de arızalı. Fenerbahçe-Sivasspor maçında Ali Şaşal da Altay Bayındır da seçkin (!) örnekler sundu. Öteyandan hakemle VAR’ın diyaloğu sırasında futbolcuların hakemin etrafını sarıp daima konuşarak kendi lehlerine konum ve kararı empoze etmesi de oyunu bozan davranışlar. Bu davranışlar evvel VAR’ın prestijini sarsarken, hakemin dikkatini de dağıtıyor. Biraz da popülist bir yaklaşım… Kuşatmacı oyuncular taraftara “haklarını nasıl savunduklarını” (!) gösteriyor.
Yine kurala dönersek… Bu çeşit engellemelere karşı küme içinden sarı kartı olmayan bir futbolcuya “sarı” gösterilmesi gerekiyor. Hayır, bu kural da uygulanmıyor.
Jorge Jesus oyun akışının durmasına karşı hal koyarken, Harika Lig’deki meslektaşlarının da bu tutumu paylaşması gerektiğini düşünüyorum.
Kısacası haftanın iletisi şu:
Yere YATMA… Faul YAPMA… Oyundan SAPMA!
ONLAR DAİMA 1 NUMARA
Uğurcan, Altay, Mert, Gökhan, Ertaç… Hepsi de 1 numara. Üstün Lig’in en kaliteli kalecileri… Yalnızca onlar değil, performanslarıyla kadronun muvaffakiyetinde başrolü üstlenen çok kaleci var… Her maçta onlarca kurtarış yaparlar lakin günün birinde gol(leri) yediklerinde günah keçileri takımında yeniden 1 numaraya konurlar.
Geçenlerde… Fenerbahçe taraftarları 5-4’lük olağanüstü oyunda dört gole pürüz olamayan Altay Bayındır’a kalp kıran sloganlar attı. Trabzonspor’da kazara bir gol yese, biliyorum, kabak Uğurcan Çakır’ın başında patlayacaktı. Adana Demirsporlu Ertaç Özbir, Giresunsporlu Onurcan, Beşiktaşlı Mert Günok, kenara alınan Ersin Destanoğlu… Vilayetle de Muslera… Hepsine hürmet borcumuz var.
Dün bir tıp atıp kaleci antrenörlerine de baktım… Hakan Çalışkan (BJK), Özden Öngün(Fenerbahçe), Fadıl Koşutan, Can Okuyucu (Galatasaray), Haluk Güngör (Trabzonspor), Murat Gönen (Adana D. Spor), İlker Avcıbay (Giresunspor)… Hepsi de heykeltraş adanmışlığıyla ellerindeki kalecileri en yüksek forma ulaştırmaya geliştirmeye çalışıyor. Emeklerine hürmet gösterelim.
Sırası gelmişken… Ulusal Takım’ın kaleci antrenörü Bundesliga’dan Michael Rechner… Çok kıymetli, akademik çalışmalarıyla tanınan, kitap yazan bir uzman. Hoffenheim’de misyonlu. Ona da hürmetimiz var ama… Bizimkilerin suyu mu çıktı?
YILMAZ HOCA CEZALI
Yılmaz Vural Hocamız, geçenlerde Endexspor yöneticisi Adil Yıldız’ı aradı, “Ümraniyeli dostlar maça davet etti, gel birlikte kendimize bilet alıp sakin bir maç seyredelim” dedi. Passolig kartlarıyla TFF kontenjanından bilet alıp Karagümrük maçına gittiler. Tarafsız seyirciye kale ardı uygun görülmüştü. Neyse, Hoca da kale gerisinden maç izlemeyi severdi. Sorun yoktu.
Sonrasında Ümraniye – Alanyaspor maçını da izlemek istedi Yılmaz Hoca… Passolig’e girdiler ki… Aaa!… Kale ardı tribünü maç sonundaki berbat tezahürat nedeniyle kapanmış, Yılmaz Hoca ile Adil’in bilet hakları bloke edilmişti. İlahi Yılmaz Hoca… Bunu da gördün ya! Neyse, tekrar de bir hayır varmış. Bak, sen gitmedin adamlar birinci kere maç kazandı!